Haziran 14, 2021

Migren İğnesi – Aşısı

Migren İğnesi Nedir ?

Migren iğnesi migren tedavisinde kullanılan bir tedavi yöntemidir. Migrenin tedavisinde son 3 yıldır kullanımda olan migren iğnesi oldukça başarılı bir tedavi yöntemidir. 1980’lerde keşfedilen CGRP adlı molekülün migren ağrısının oluşmasında çok önemli bir rol oynadığı saptandı. Sonrasında bu molekülü etkisiz hale getirerek ağrının önlenebileceği, migren ataklarının engellenebileceğini düşünen araştırmacılar bu yönde çalışmalara başladı ve bugüne gelindi. Bu dönem boyunca laboratuvarlarda geliştirilen binlerce molekül arasından migren tedavisinde başarılı, etkili olan moleküller ilaç haline getirilerek hastaların kullanımına sunuldu.

Bugün ilaç olarak kullanılan bu moleküller CGRP adlı migren ağrısına yol açan maddeye karşı geliştirilen antikorlardır. İşte bu antikorlar iğne yolu ile vücuda verilirler. Migren iğnesi – aşısı dediğimiz ilaç budur.

Migren İğnesi – Aşısı Nasıl Etki Eder ?

Migren ağrısına, atağına neden olan CGRP molekülü bu tedavinin hedefidir. Bahsettiğimiz antikorlar iki türlü hareket eder. Bir grubu doğrudan CGRP molekülünü hedef alır. Bu antikorlar vücuda verildikten sonra CGRP molekülüne bağlanır ve onu etkisiz hale getirir. Böylece molekül ağrıya yol açamadan ortadan kaldırılır. Migren atağının gelmesi engellenir. Diğer grup antikorlar ise CGRP molekülünün hücrede bağlanarak etki gösterdiği noktaya bağlanarak etki etmesini engeller. Migren atağı başlamadan engellenir.
Daha basit söylemek gerekirse migren iğnesi migren ağrısını başlatan molekülleri bloke eder. Böylece atak, ağrı oluşmaz.

Migren İğnesi Hangi Migren Tiplerinde Kullanılabilir ?

Bugüne kadar bu ilaçlar aurasız ve auralı migren, kronik migren, aşırı ilaç kullanım baş ağrısı ve küme baş ağrılı hastaların tedavisinde başarı ile kullanılmıştır. Hem yapılan bilimsel çalışmalar, hem de gerçek hayatta kullanan hastaların başarılı bir şekilde tedavi edildiğine dair kanıtlar, bizim de bu ilaçları güvenle kullanmamıza neden olmaktadır.

Migren İğnesi – Aşısı Ne Zaman Kullanılabilir ?

Migren iğnesi-aşısı ayda 4 gün veya daha fazla migren ağrısı çeken tüm hastalarda kullanılabilir ve etkilidir. Ancak, henüz ülkemizde devlet tarafından ödenmediği için ve de maliyetleri yüksek olduğu için Türk Nöroloji Derneği Baş Ağrısı Çalışma Grubu bu ilaçların diğer koruyucu ilaçlara yanıt olmadığında kullanılmasını tavsiye etmektedir. Kişi tercihine göre diğer ilaçlar kullanılmadan da migren iğnesi tedavisine başlanabilir.

Migren İğnesi-Aşısı Tedavide Nasıl Kullanılır ?

Migren iğnesi-aşısı tedavisi için öncelikle nöroloji uzmanının bu ilacın kullanımını uygun görmesi gerekir. Sonrasında migren iğnesi genellikle 4 haftada bir uygulanır. İlaç ya bir iğne gibi, kendisi veya bir başkası tarafından yapılır, ya da hasta tarafından insülin iğnesi gibi kendisi tarafından uygulanır. Her iki uygulamanın da zorluğu yoktur. Genellikle ilk uygulama olası alerjik reaksiyonlar açısından dikkatli olmak üzere hekim gözetiminde uygulanır. Sonrasında ise hasta tarafından 4 haftada bir yapılır.

Migren İğnesi-Aşısının Etkinliği Nasıldır ?

Migren iğnesi-aşısı migren ataklarının önlenmesinde etkili bir tedavi yöntemidir. Genellikle hastaların %80’ine yakınında ayda ki ortalama baş ağrılı gün sayısını belirgin olarak azaltır. Ancak, migreni tamamen ortadan kaldıran, bir veya birkaç ay kullanıldığında migreni ömür boyu geçiren bir tedavi de değildir. Ayda bir kez yapılacak olan migren iğnesi-aşısı kullanımı uzun süreler devam edebilir.
Migren İğnesi-Aşının Yan Etkileri Var mıdır ?
Migren iğnesi-aşısı tedavisinin bugüne dek ciddi, tehlikeli bir yan etkisi bildirilmemiştir. Olası yan etkiler iğne yerinde kızarıklık, kaşıntı, enfeksiyon ve genellikle hafif alerjik reaksiyonlardır.

Migren İğnesi-Aşının avantajları nelerdir ?

Migren tedavisinde kullandığımız koruyucu ilaçlar bire bir bu amaç için geliştirilen tedaviler değildir. Genellikle başka hastalıkların tedavisi için geliştirilmiş olup, sonrasında migrende de etkili olduğu görülmüş ve bu amaçla da kullanılmaya başlamıştır. Bu nedenle migreni tedavi ederken başka bazı etkileri de görülebilir ki, bunlar istenmeyen etkilerdir. Ayrıca bu tedaviler her gün kullanılması gereken ilaçlardır. Bir süre sonra hastalarımızın bir grubu her gün ilaç almaktan sıkılmakta ve tedaviyi yarıda kesmektedir. Bu ise migrenin tedavisiz kalmasına neden olmaktadır.

Öte yandan migren iğnesi-aşısı migren tedavisi için özel olarak bu amaç için geliştirilmiş ilaçlardır. Bu nedenle diğer tedavi yöntemlerine göre etkinliklerinin daha fazla, yan etkilerinin ise daha az olması beklenmektedir. Çok önemli bir diğer avantajı ise 4 haftada bir kez yapılmasıdır. Bu, hastaların tedaviye uyumunu çok daha iyi hale getirmekte ve gerektiği sürece tedavi almalarını sağlamaktadır.

Migren: Semptomlar, Tanı ve Tedavi

Migrenin en belirgin klinik özelliği şiddetli başağrısıdır. Ancak migren klinik tablo olarak sadece başağrısından oluşmaz. Hastaya göre değişmekle birlikte, başağrısı öncesi ve sonrası dönem bazen başağrısından daha uzun sürebilir. Başağrısı öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan belirtilerin hem hekim hem de hasta tarafından yeterince değerlendirilmemesi ya da, başağrısının migrenin en belirgin ve de hastayı en fazla etkileyen klinik tablo olması nedeni ile migren dendiği zaman genellikle sadece başağrısı akla gelir. 

Detaylı Bilgi için tıklayın >

Migren Aşısı-İğnesi
Migren Aşısı-İğnesi

Migren Aşısı – İğnesi Nihayet Türkiye’de Eczanelerde

Migren aşısı – iğnesi yurt dışında yaklaşık 3 yıldır başarı ile migren tedavisinde kullanılmaktaydı. Migren tedavisine özel olarak geliştirilen antikorlar nihayet ülkemize geldi. Migren aşısı – iğnesinin 2 yıldır ruhsat işlemleri devam etmekteydi ve geçen hafta sağlık bakanlığı tarafından onaylanan erenumab etken maddeli migren iğnesi 1 hafta önce eczanelerde satışa çıktı.

Migren Aşısı - İğnesi Artık Türkiye'de

Migren aşısı – iğnesi yurt dışında yaklaşık 3 yıldır başarı ile migren tedavisinde kullanılmaktaydı. Migren tedavisine özel bilgiler için video materyalimizi kullanabilirsiniz.

Diğer videolar için buradan videolar sayfasına gidebilirsiniz. Tüm videolar için Youtube kanalımızı ziyaret ediniz.

Haziran 14, 2021

COVİD-19 Pandemi Sonrasında Da Hayatımızı Etkilemeye Devam Edecek

Covid-19 hayatımıza gireli 1 yılı geçti ve hala devam edecek gibi gözüküyor. Sonbahar 2021’de pandeminin etkisi azalmaya başlayıp 2022 ilkbahar aylarında da sonlanması umut ediliyor. O günleri özlemle beklesek de Covid-19 geçiren bazı hastalar ne yazık ki o kadar şanslı olmayabilir. Uzun Covid-19 hastalığı-sendromu ile birlikte yine Covid-19’un neden olduğu bazı nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar hastaları ve dünyayı etkilemeye devam edecek.

Uzun Covid-19 hastalığı dünyanın gündemine girdi ve salgın sonrasında da hastaları, toplumları ve ülkeleri etkilemesi bekleniyor. Normal şartlarda Covid-19 haftalar sürer. Bu süre 12 haftaya dek uzayabilse de hastaların çoğunda da ilk 4-8 hafta içinde tam iyileşme olur. Ancak bir grup hastanın şikayetleri 12 haftadan daha uzun süre hatta aylarca sürebilir. Üstelik bu durumun Covid-19 hastalığının şiddeti, ağırlığı ile ilgisi de yok. Çok hafif bir Covid-19 hastalık dönemi geçiren hastalarda bile şikayetler aylarca sürebilir. Koku duyusunun geri gelmemesi, aşırı yorgunluk, nefes darlığı, çabuk yorulma, göğüs ağrısı, bellek ve dikkat sorunları (sisli beyin), kalp çarpıntısı, uykusuzluk, sersemlik hissi, karıncalanma ve iğnelenmeler, eklem ağrıları, depresyon ve anksiyete, kulakta çınlama gibi çeşitli şikayetler aylarca devam edebilir. Şu an için uzun Covid-19 hastalığının ne kadar süre devam edebileceği, bazı belirtilerin kalıcı olup olmadığı henüz bilinmemekte.
Covid-19 hastalığının bir çok nörolojik ve psikiyatrik hastalığı tetikleyebildiği yeni yayınlanan bir çalışmada gösterildi. Bu çalışmada beyin kanaması, tıkanması, parkinson hastalığı, demans (bunama) gibi nörolojik hastalıklar ile birlikte anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklara neden olabilidiği gösterildi. Tüm bu hastalıklar içinde Covid-19 en sık anksiyete, kaygı bozukluklarına(18%) yol açarken hastaların %1 ile 7’si arasında bir oranında nörolojik bozukluklar ortaya çıkmakta. Aslında bu sadece Covid-19’a has bir durum değil. Normal mevsimsel grip de bu tip nörolojik hastalıklara yol açabilmekte. Burada ki fark Covid-19’da bu riskin mevsimsel gribe göre yaklaşık %50 daha fazla olması ve Covid-19‘un sayısal olarak bu dönemde çok çok daha fazla görülmesidir.

Covid-19 olduktan sonra bu tip sorunlar ve hastalıklar herkesin başına gelebilir. Halen en iyi tedavi yöntemi Covid-19’dan korunmak, hasta olmamak ve aşı olup ağır hastalık riskini azaltmaktır.

Mayıs 22, 2021

ALS Hastalarının Beslenmesi Nasıl Olmalı ?

Bir kas ve sinir hastalığı olan ALS’de beslenme özel önem taşır. ALS’li hastaların gıdaları çiğnemesi, yutması zor ve problemli olduğu gibi bu hastalığın özellikleri nedeni ile hızla kilo verebilirler. Kabızlık, tuvalete gitme zorlukları nedeni ile zorluklar yaşayan ALS hastalarının beslenmesi düzenlenerek bu tip problemler en aza indirilmelidir. Yeterli protein ve kalori alınamazsa hastalık gidişatı hızlanabilir. Bugüne dek yapılan çalışmalar beslenme ve diyetin doğru bir şekilde düzenlendiği hastalarda, hastalık gidişatının hiçbir ilaç ve yöntemle olmadığı kadar yavaşladığı, tüm ilaç ve yöntemlere göre daha üstün olduğunu göstermiştir. ALS’li bir bireyin ALS’li olmayan aynı yaş, kilo ve boyda ki birine göre kalori ihtiyacı yaklaşık %15 daha fazladır.

Yetersiz ve kötü beslenme ALS’de hızla kas kitlesi kaybına, hastalığın ilerlemesine, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, kabızlığa ve başka bazı sağlık problemlerine neden olabilir.

ALS hastaları için günlük öğün sayılarının düzenlenmesi, kalorilerinin hesaplanması, günlük alınması gereken protein, kalori ve sıvı miktarlarının belirlenmesi, gıdaların hangi formda alınması gerektiğinin saptanması hastalığın gidişatının belirlenmesinde son derece önemlidir.

ALS Hastaları Günde Kaç Öğün Yemeli ?

ALS hastaları çiğneme ve yutma güçlüğü nedeni ile yemek sırasında çabuk yorulabilir, bu nedenle yemek süresi uzayabilir ve henüz kendilerine yetecek kadar gıda alamadan doymuş hissedebilirler. Bu durum yetersiz beslenmeye, hızlı kilo kaybına ve kas erimesine neden olarak hastalığı hızlandırabilir. Bu nedenle diyetisyeninizce belirlenecek miktarda ki günlük yemek programı 3 büyük öğün yerine 6-8 küçük öğüne bölünebilir. Böylece yorulma ve buna bağlı akciğere gıda kaçışları önlenebileceği gibi yetersiz beslenmeye bağlı olarak kilo kaybının da önüne geçilebilir.
Beslenme sırasında ALS hastalarının yanında mutlaka başka kişiler de bulunmalıdır. Gıdaların solunum yoluna kaçması durumunda gerekli müdahale yapılıp ilk yardım çağrılmalıdır.

ALS Hastaları Neyi, Ne Kadar Yemeli ?

Protein

ALS’de hastalığa bağlı olarak kas erimesi, zayıflaması, kitle kaybı olur. Bu durum güçsüzlüğe, yürüme ve el – kol hareketlerinde güçlüğe yol açar. Kas dokusunun en önemli yapı taşı proteindir. Vücuda gıda yolu ile alınan protein kas dokusunun yapımında ve başka ihtiyaç duyulan yerlerde kullanılır. Yeteri kadar protein alınmadığında hem kas dokusunun yenilenmesi duracak hem de vücut protein ihtiyacını karşılamak üzere kas dokusunu parçalayarak oradaki proteini diğer işler için kullanacaktır. ALS’de bir yandan hastalık, bir yandan de yetersiz protein alımı yüzünden kas yıkımı artacak, güçsüzlük daha hızlı ilerleyecektir. Tüm bu nedenlerle ALS hastalarının mutlaka yeterli miktarda protein alması gereklidir.

ALS’li hastalarında yutma ve çiğneme güçlükleri nedeni ile, vücudun ve hastalığın gerektirdiği miktarda protein alınabilmesi zor olabilir. Bu nedenle günlük diyetinizde protein miktarını arttırabilmek aşağıdaki yöntemlerle mümkündür.

  • Hem sürekli aynı şeyleri yememek, hem de farklı çeşitlerde, proteinlere ulaşabilmek için değişik protein kaynaklarını deneyin; et (kırmızı et, tavuk ve kümes hayvanları, balık), yumurta, bakliyat, kuruyemiş çeşitleri, süt ve peynir doğal protein kaynaklarıdır.
  • Süt doğal bir protein kaynağıdır. Süt tozu ise ağırlığının %25’inden fazla protein içerir. Sütünüze, sütlü gıdalarınıza süt tozu ekleyerek hem proteinden çok zengin bir gıda elde edersiniz hem de koyulaşma nedeni ile ALS’li hastalar için çiğneme ve yutma kolaylaşır.
  • Etlerinizi genellikle sulu yemekler şeklinde yemek her zaman yutmayı kolaylaştırır. Haşlama da diğer bir yöntem olabilir.
  • Izgara şeklinde tercih edilirse üzerlerine sos ve yağlı karışımlar eklemek hem lezzet katar, hem alınan kaloriyi arttırır hem de çiğneme, yutma kolaylığı sağlar.
  • ALS’li hastamızın yutmasında ciddi bir sıkıntı varsa protein için bu gıdalar püre, çorba şeklinde de verilebilir.
    Lifli Gıdalar

ALS’de lifli gıdaları tüketmek özellikle kabızlık çekmemek için önemlidir. Zaman içerisinde hareket etme imkanı azalan ALS’li hastalarda kabızlık problemi gelişmeye başlar. Kabızlığı azaltmanın bir yolu da lifli gıdalar tüketmektir. ALS’de lifli gıdalar günlük beslenme rutinimizde mutlaka yer almalıdır. Yeteri kadar lif alabilmek için;

  • Yumuşak sebze ve meyveler tüketilmeli; muz, şeftali, çilek, her türlü sebze gibi.
  • Tüm sebze ve meyveler püre olarak tüketilebilir.
  • Erik, şeftali, üzüm hoşafı ve kompostosu; tabi ki taneli olması önemli. Hem kalori hem de lif kaynağı olarak oldukça zengin bir kaynaktır.
  • Ülkemiz sebze açısından çok zengin olduğu için sebzeler de günlük diyetin vazgeçilmez bir parçası olmalı; sulu sebze yemekleri bize lif açısından zengin bir seçenek sunarken çiğneme ve yutma kolaylığı sağlar.
  • Evde hazırlanacak meyveli yoğurtlar (özellikle muzlu, şeftalili, çilekli) içine tatlandırıcı olarak bal da konulduğunda ALS’li hastalar için ciddi bir protein, lif ve kalori kaynağı olur.
Su

ALS’li hastalar için su bir çok açıdan önemlidir. Yutma güçlüğü nedeni ile de çok kolay susuz kalabilirler. Susuzluk bir çok ek problemin ortaya çıkmasına neden olabildiği gibi kabızlığı da arttırabilir. Su ALS’de kabızlık için de bir çözüm sunar. Günde 2 litre su ALS’de uygun bir miktardır.

  • Yutma güçlüğü nedeni ile su alımında zorluk varsa süt tozu ve gıda koyulaştırıcılar ile koyulaştırılarak daha kolay yutma sağlanabilir.
  • Her türlü meyve ile yapılacak komposto ve hoşaflar ile su, lif ve kalori ihtiyacı karşılanabilir.
  • En sevdiğiniz içeceklerin içine su katarak günlük alımı arttırabilirsiniz.
Kalori

ALS’de ideal kiloda olmak, ne zayıf ne de gereğinden fazla kilolu, zor olabilir. Yağdan ve kaloriden fakir bir diyet ile kilo almayı engelleyip daha rahat bir hareket imkanı sağlamak mantıklı gibi görünse de vücudun ihtiyacı olan kaloriyi almak çok önemlidir. ALS’li bir hastanın sağlam bir bireye oranla kalori ihtiyacı %15 daha fazladır. Yetersiz kalori alımında vücut ihtiyacı olan kaloriyi elde etmek için kaslara yönelir ve kas yıkımı gerçekleşir ve ALS hastalığının daha hızlı seyretmesine neden olunur. Fazla kilolu olsanız da kilo vermeye çalışmayın. İlerleyen dönemlerde çiğneme ve yutma güçlüğü zor hale gelince vücudun zayıf düşmesi ve kas yıkımı problem haline gelebilir.

  • Kalori alımını arttırmak için gıdalarınıza fazladan bir kaşık tereyağ, zeytinyağ katılabilir. Her zaman ki yediğiniz yemeklere ekstradan biraz fazla konabilecek yağ ile kalori ihtiyacı daha kolay karşılanabilir.
  • Salata ve gıdalarınıza biraz yağ, sos eklenerek kalorisi arttırılabilir.
  • Ekmeğinize tereyeğ yağ sürebilir, zeytinyağına banabilirsiniz. Sabahları tereyağ, bal, reçel, fındık, fıstık kremalı ekmek protein ve kalori alımını kolaylaştırır. Bal, reçel, marmelat ve diğerlerinin yutması da kolay olacaktır. Seçiminize göre kalori, protein ve lif açısından zengin bir diyetiniz olacaktır.
  • ALS’de hekiminizin önereceği ek besin destekleri ile kalori ihtiyacınız karşılanabilir.
  • Çabuk doyuyor veya yoruluyorsanız günlük almanız gereken gıdaları 6 veya 8 öğüne bölerek küçük miktarlarda alın. 3 öğünde aynı miktarı almak ALS’li hastalar için zor ve yorucu olabilir. Bu durumda gıdaların akciğere kaçma ve enfeksiyon riski artar.
Vitaminler

ALS’de vitaminlerin faydası bugüne dek net olarak saptanmamıştır. Yalnızca E vitamini ile ilgili bazı kesin olmayan bilgiler vardır. Vitaminler mümkünse doğal yollardan alınmalıdır. Ek vitamin E desteği hap şeklinde alınabilir.
ALS’de beslenme durumunu en iyi kilo takibi ile anlayabiliriz. 1-2 kilo alıp verme normal dalgalanma olarak kabul edilebilir. Takiplerde kilo kaybı eğilimi var ve devam ediyorsa beslenme yetersizdir. Böyle bir durumda ALS hastaları mutlaka kendilerini talip eden hekimi ile görüşmelidir.

ALS nedir? Nasıl bir Hastalıktır ?

ALS‘de ne yazık ki kesin tedavi yoktur. Bugün için kullanılan onaylanan 2 tedavi ajanı vardır. Bu ajanların etkisi sadece hastalığın ilerleme hızını yavaşlatma yönündedir. 

Bunun dışında ALS tedavisi bir ekip işidir. Nöroloji uzmanının liderliğinde Fizik tedavi ve Göğüs Hastalıkları uzmanı, dönemine göre Gastroenteroloji, Anestezi ve Reanimasyon hastalıkları uzman hekimleri, beslenme uzmanı, diyetisyen, hemşire gibi destek sağlık çalışanları ekipte yer almalıdır.

Detaylı Bilgi için tıklayın >

Als Nedir?
Als Nedir?
ALS Farkındalık Ayı, MAYIS!
ALS Farkındalık Ayı, MAYIS!

ALS Farkındalık Zamanı: Mayıs

Yoldan geçen birini durdurup, ALS hastalığı nedir diye sorarsanız, büyük ihtimal, hiç duymamıştır. Bazı hastalıklar, toplumda nadir görülür. Bu sebeple ALS hastalığı için Mayıs, farkındalık yaratma ayı olarak belirlenmiş. Bu ay süresince, dünyada ve ülkemizde bulunan ALS-MNH dernekleri bu hastalığın ne olduğunu anlatmak için var güçleriyle çalışıyorlar ve kamuoyunu ALS hakkında bilgilendiriyorlar.

ALS Tedavisi

ALS’de destek tedavisi çok önemlidir.

Diğer videolar için buradan videolar sayfasına gidebilirsiniz. Tüm videolar için Youtube kanalımızı ziyaret ediniz.

Mayıs 20, 2021

Als Nedir? Nasıl Bir Hastalıktır?

ALS Nedir ?

ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz) nöromuskuler (kas – sinir sistemini ilgilendiren) bir hastalıktır. ALS genel olarak iskelet sistemi (hareketlerimizi sağlayan), konuşma, yutma ve solunum kaslarını etkileyen, güçsüzleştiren klinik bir hastalıktır. 

ALS’nin Nedeni Nedir ?

ALS beyin ve omurilikte ki hücrelerin bir hastalığıdır. Beyin ve omurilikte bulunan ve yukarıda saydığımız kasları hareket ettiren, kontrolünü sağlayan hücrelere motor nöron denir. Bu hücreler isteklerimiz dahilinde sinyaller üreterek kaslarımızı hareket ettirmemizi sağlar.  Omurilikte ki motor nöron hücreleri ön boynuz dediğimiz bölgede yer alır. Bu nedenlerden dolayı ALS için  tam olarak aynı olmasa da, motor nöron hastalığı ya da ön boynuz hastalığı olarak da adlandırılabilir.

ALS’nin nedeni bugün için tam olarak bilinmese de bu hastalarda genetik bir temelin olduğu düşünülmektedir. Hastaların %10-20’sinde ALS tamamen genetik temele dayanan ailesel ALS‘dir (F-ALS). Ailesel olmayan hastalarda varolan çeşitli genetik mutasyonlar, değişiklikler yıllar içerisinde farklı nedenlerle aktive olabilir ve hastalığa yol açar. ALS’de aktive olan genetik değişiklikler sonucunda hücrede enerji metabolizması bozulmakta, hücre dışına atılması gereken bazı maddeler atılamayıp birikmekte ve bir süre sonra hücrenin ölümüne neden olmaktadır.

Genetik mutasyonların ALS’ye neden olacak süreci başlatan aktivasyonu çeşitli çevresel faktörler, toksik kimyasal maddeler, viral hastalıklar, metabolik hastalıklar olabilir.

ALS Nasıl Bir Hastalıktır ? Belirti ve Bulguları Nelerdir ?

ALS kas güçsüzlüğü ile giden bir hastalıktır. Güçsüzlük yutma, konuşma, solunum, kol ve bacak kaslarında başlayabilir. Genellikle başlangıç kol ve bacak kaslarıdır. Kol ve bacaklarda sıklıkla el ve ayak kaslarında başlar. Tırnak kesme, kavanoz açma gibi ellerde güç kaybını gösteren belirtiler, yürürken ayakta takılma, düşme gibi şikayetler ilk belirtiler olabilir. Zamanla bu güçsüzlükler artış gösterir ve kol ve bacağı kullanamama, yürüme güçlüğü, günlük bakım aktivitelerini yerine getirememe gibi zorluklar ortaya çıkar  ALS ilerledikçe tutulan kas gruplarında erime, incelme olur. Bir grup hastada ALS konuşma ve yutma güçlüğü ile başlayabilir. Bu durumda ki hastalarda Bulber başlangıçlı ALS tanısı konur ve gidişatı kol ve bacaktan başlayan ALS tiplerine göre daha hızlıdır. Bir grup hastada tüm vücut kaslarında seyirme, atma görülebilir. Hem hastanın gidişatından kaynaklanan nedenler, hem de yutma güçlüğü nedeni ile hızlı kilo kaybı olabilir. Solunum kasları tutulursa nefes alma güçlüğü ortaya çıkar. Kas güçsüzlüğü ve  solunum güçlüğü hareketi belirgin olarak kısıtlar ve hastaların tekerlekli sandalyeye veya yatağa bağımlı hale gelmesine neden olabilir. 

ALS Tanısı Nasıl Konur ?

Tanı hastanın klinik şikayetleri, muayene bulguları ve ENMG ile konur. Ailevi ALS’de genetik tanı kesin tanıyı koydurur. Ailevi ALS dışında hastaların %80-90’ını  oluşturan esas büyük kısımının tanısında genetik yöntemler tanıda şimdilik kullanılamıyor. 

ALS Tedavisi Nasıldır ?

ALS‘de ne yazık ki kesin tedavi yoktur. Bugün için kullanılan onaylanan 2 tedavi ajanı vardır. Bu ajanların etkisi sadece hastalığın ilerleme hızını yavaşlatma yönündedir. 

Bunun dışında ALS tedavisi bir ekip işidir. Nöroloji uzmanının liderliğinde Fizik tedavi ve Göğüs Hastalıkları uzmanı, dönemine göre Gastroenteroloji, Anestezi ve Reanimasyon hastalıkları uzman hekimleri, beslenme uzmanı, diyetisyen, hemşire gibi destek sağlık çalışanları ekipte yer almalıdır.

ALS Hastalığı Tedavisi
ALS Hastalığı Tedavisi

 ALS’de Tedavi Olacak mı ?

ALS tedavisi ile ilgili çalışmalar çok yoğun bir biçimde devam etmektedir. Bazı umut veren moleküllerin çalışmalarına yeni başlanmaktadır. Bu süreçlerin ALS hastalarında kullanılabilecek ilaçlar haline gelmesi en az 2 yıl gibi bir süre alabilmektedir. Yine de umudumuz 5-10 yıl içerisinde elimizde ALS hastalarımızın tedavisinde kullanabileceğimiz çok daha iyi ilaçlar olmasıdır. 

ALS Hastaları Nasıl Beslenmelidir?
ALS Hastaları Nasıl Beslenmelidir?

ALS Hastaları Nasıl Beslenmelidir ?

ALS‘de ne yazık ki kesin tedavi yoktur. Bugün için kullanılan onaylanan 2 tedavi ajanı vardır. Bu ajanların etkisi sadece hastalığın ilerleme hızını yavaşlatma yönündedir. 

Bunun dışında ALS tedavisi bir ekip işidir. Nöroloji uzmanının liderliğinde Fizik tedavi ve Göğüs Hastalıkları uzmanı, dönemine göre Gastroenteroloji, Anestezi ve Reanimasyon hastalıkları uzman hekimleri, beslenme uzmanı, diyetisyen, hemşire gibi destek sağlık çalışanları ekipte yer almalıdır.

Detaylı Bilgi için Tıklayın…

ALS Farkındalık Ayı, MAYIS!
ALS Farkındalık Ayı, MAYIS!

ALS Farkındalık Zamanı: Mayıs

Yoldan geçen birini durdurup, ALS hastalığı nedir diye sorarsanız, büyük ihtimal, hiç duymamıştır. Bazı hastalıklar, toplumda nadir görülür. Bu sebeple ALS hastalığı için Mayıs, farkındalık yaratma ayı olarak belirlenmiş. Bu ay süresince, dünyada ve ülkemizde bulunan ALS-MNH dernekleri bu hastalığın ne olduğunu anlatmak için var güçleriyle çalışıyorlar ve kamuoyunu ALS hakkında bilgilendiriyorlar.

ALS Tedavisi

ALS’de destek tedavisi çok önemlidir.

Diğer videolar için buradan videolar sayfasına gidebilirsiniz. Tüm videolar için Youtube kanalımızı ziyaret ediniz.

Mayıs 2, 2021

Migren Aşısı – İğnesi Nihayet Türkiye’de Eczanelerde

Migren aşısıiğnesi yurt dışında yaklaşık 3 yıldır başarı ile migren tedavisinde kullanılmaktaydı. Migren tedavisine özel olarak geliştirilen antikorlar nihayet ülkemize geldi. Migren aşısı – iğnesinin 2 yıldır ruhsat işlemleri devam etmekteydi ve geçen hafta sağlık bakanlığı tarafından onaylanan erenumab etken maddeli migren iğnesi 1 hafta önce eczanelerde satışa çıktı.

Şimdilik SGK tarafından ödenmeyen bu ilaçlar hekimlerin yazması ve hastaların ücretli olarak alması ile kullanılabilecek. Önerimiz ilk dozun hekim kontrolünde yapılıp uygulanarak öğrenilmesi ve olası alerjik reaksiyonların gözlenerek önlem alınmasıdır.

Ocak 31, 2021

Migren Aşıları Migren Baş Ağrısının Koruyucu Tedavisinde Şimdiye Dek Kullandığımız Diğer Koruyucu İlaçlardan Daha Etkin Olabilir

Erenumab migren aşıları, migren başağrısının tedavisinde halen kullanılan Topiramat’tan daha etkin.

Novartis ilaç firması tarafından yapılan bir Faz 4 çalışmada migren baş ağrısında Erenumab (Aimovig) etken maddeli migren iğnesinin etkinliği ve hastaların tedaviyi sürdürme potansiyeli Topiramat  etken maddesi içeren ilaç ile karşılaştırıldı. Topiramat 15 yıldan fazla bir süredir ataklar halinde giden migren ve kronik migren hastalarında kullanılan etkili bir ilaç. Topiramat’ın yeni nesil bir tedavi olan migren iğnesi Erenumab ile karşılaştırıldığı bu faz 4 çalışmada, Erenumab migren hastalarında Topiramat’a kıyasla daha etkili bulundu. Ayrıca çalışmada daha fazla migren hastası gerek etkisizlik, gerekse de yan etkiler nedeni ile Topiramat adlı ilacı bırakırken, Erenumab alan hastalarda bu sayı daha az idi. Yani Erenumab içeren migren aşısı Topiramat’a kıyasla hem daha etkili hem de daha az yan etki profiline sahipti.

Yine de bu bilgiler ilaç firması tarafından sağlandığı için ihtiyatla yaklaşmakta fayda var. Kısa sürede çalışmanın bu alanda uzman ve yetkin kişilerce gözden geçirildikten sonra uluslararası bilimsel bir dergide yayınlanmasını beklemekte fayda var. O aşamadan sonra bu bilgiler daha güvenilir hale gelecektir.

Fakat bu çalışma migren aşıları ve migren baş ağrısında kullandığımız ilaçlara kıyasla daha etkin olduğunu göstermesi nedeni ile oldukça önemli. Migren hastaları için başağrısının tedavisi için yeni bir umut olması nedeni ile bu iğnelerin ülkemizde de bakanlıkça onaylanarak bir an önce kullanıma girmesini heyecanla bekliyoruz. Tüm migren hastalarımıza baş ağrısız bir gelecek dileği ile.

 

Migren Baş Ağrısının Belirtileri

Baş ağrısı toplumun yaklaşık %80’ine yakın bir bölümünde görülen ve en sık rastlanan nörolojik hastalıktır.

Diğer videolar için buradan videolar sayfasına gidebilirsiniz. Tüm videolar için Youtube kanalımızı ziyaret ediniz.

Ocak 31, 2021

Baş Ağrısı ve Çeşitleri

Baş ağrısı toplumun yaklaşık %80’ine yakın bir bölümünde görülen ve en sık rastlanan nörolojik hastalıktır. Bir çok tipi olan baş ağrısının en sık rastlanan tipleri gerilim başağrısı ve migrendir. Gerilim tipi başağrısı toplumun yaklaşık %50’sinde görülürken migren sıklığı yaklaşık %17’dir. Her 3 migrenliden 2’si kadındır. Migren, gerilim başağrısına kıyasla çok daha fazla özürlülüğe yol açan bir durumdur. Yani kişinin günlük yaşamını, iş ve aile yaşamını çok ciddi derecede etkileyen bir baş ağrısı tipidir. Dünya sağlık örgütüne göre migren 50 yaş altı kadınlarda en çok özürlülüğe, yani gündelik, iş ve aile yaşamında kişinin baş ağrısı nedeni ile istediklerini yapamamasına, neden olan hastalıktır.

Kadınlarda Baş Ağrısı

Her 3 migrenliden 2’si kadındır.


Gerilim tipi başağrısı toplumun yaklaşık %50’sinde görülürken migren sıklığı yaklaşık %17’dir. Her 3 migrenliden 2’si kadındır

 
 

Baş Ağrısı Tipleri

Baş Ağrısı Çeşitleri

Başağrısı Çeşitleri

 


Başağrısı ilk olarak 2 ana sınıfa ayrılır. Birincil baş ağrıları ve ikincil baş ağrıları. Birincil baş ağrılarında beyinde, sinir sisteminde veya vücudun herhangi bir yerinde baş ağrısına neden olabilecek başka bir hastalık yoktur. İkincil olanlarda ise altta yatan bir hastalık, beyinde veya vücutta, baş ağrısına neden olur. Bu hastalık beyin kanaması, tümörü olabildiği gibi basit bir solunum yolu hastalığı da, nezle- grip gibi, olabilir. Başağrısı olan 10 kişiden 9’unda altta yatan başka bir hastalık yoktur, yani birincil tiptedir.

Birincil baş ağrıları içinde en sık görülenler gerilim tipi baş ağrısı ile migrendir. Küme başağrısı, paroksismal hemikranya diğer birincil baş ağrısı çeşitleridir.

Migren ve Baş Aşrısı Çeşitleri

Migren ve Başağrısı Çeşitleri

Migrenin Belirtileri

En sık görülen 2. başağrısı tipi olan migren toplumda her 10 kişiden yaklaşık 2’sinde vardır. Migrenin en belirgin özelliği baş ağarışı olsa da sadece ondan ibaret değildir. Baş ağrısından önce midede kazınma, sinirlilik, dikkat kaybı, yorgunluk, el ve ayaklarda ödem, sık idrara çıkma, hafif sersemlik hali gibi belirtiler olabilir. Bu belirtiler migren baş ağrısı sırasında ve sonrasında da görülebilir.

Migren başağrısı genellikle tek taraflı ve en yoğun olarak göz, alın ve şakak kısmındadır. Yarım baş ağrısı şeklinde olan migren ağrısı orta şiddette, şiddetli ve zonklayıcıdır. Genellikle 4 saatten uzun 72 saatten kısadır. Ağrı sırasında ışık ve sesten rahatsızlık, parfüm gibi keskin kokulara tahammülsüzlük, bulantı-kusma ya da midede rahatsızlık hissi olabilir. Ağrı hareketle, öne eğilmekle artar. Hastalar bu durumu ‘kalbim beynimde atıyor gibi’ diye tanımlar.

Migren atağı sırasında hastaların ¾’ü işte veya evde yapmaları gereken işleri yapamaz. Genellikle sessiz, karanlık bir yerde dinlenmek veya uyumak isterler. Uyumak bir çok hastanın ağrısına iyi gelebilir.

Migren ve Diğer Baş Ağrılarının Nedeni Nedir ?

Gerilim tipi başağrısının nedeni tam olarak bilinmese de baş ve ense kaslarının kasılması veya gerginleşmesi nedeni ile ortaya çıktığı düşünülür.

Migren tipi başağrısında ise genel olarak kişide genetik bir eğilim olduğu ve yıllar içerisinde çevresel faktörlerin; hava durumu, yaşam tarzı, beslenme şekli, yaşanılan çevre gibi, beyinde bulunan sinir hücrelerini tetikleyerek migrene neden olduğu kabul edilmektedir.

Baş ağrısının şiddetli veya hafif olması bize altta yatan hastalık hakkında bilgi vermez. Şiddetli başağrısı migren gibi herhangi bir hastalık nedeni ile olmayan baş ağrısını düşündürtebileceği gibi, yeni başlayan hafif bir başağrısı da ciddi bir hastalığı işaret edebilir.

Migren Tanısı Nasıl Konur?

Migren başağrısı tanısı tamamen baş ağrısının özelliklerine ve nörolojik muayeneye göre konur. Normal muayene bulguları olan bir kişide yarım, zonklayıcı baş ağrısı, ışık ve sesten rahatsızlık olması, bulantı kusmanın eşlik etmesi bize migren tanısını koydurur. Tanı için MR, tomografi, EEG veya başka herhangi bir tetkike gerek yoktur.

Geçmeyen Baş Ağrısı

Geçmeyen başağrısı terimi sıklıkla kronik baş ağrıları için kullanılabilen bir terimdir. Bilimsel anlamda ayda en az 15 gün olan baş ağrısı en az 3 aydır devam ediyorsa bu kronik başağrısı yani geçmeyen baş ağrısıdır. En sık görülen geçmeyen baş ağrısı migrendir. Kronik migrenin bir çok nedeni vardır. En sık görülen neden ayda 10 günden fazla ağrı kesici kullanımıdır. Bu durumda baş ağrısı sıklığı giderek artar ve kronik migrene dönüşebilir. Geçmeyen başağrısı ya da kronik baş ağrısı için mutlaka nörolog görüşü alınmalıdır.

Migren Tedavisi

Migren tedavisi baş ağrısının kesilmesi ve ağrı atağının gelmesinin önlenmesi olmak üzere 2’ye ayrılır.

Ağrı geldiğinde ağrının azaltılması veya kesilmesi için genel ağrı kesiciler kullanıldığı gibi migrene özel ağrı kesici ilaçlar da kullanılır. Başarılı bir ağrı tedavisinde ağrı 2 saat içinde belirgin biçimde azalmalı veya tamamen geçmelidir.

Migren ataklarının gelmesinin engellenmesi ise 4 gün veya daha fazla migren ağrısı çeken hastalarda mutlaka düşünülmelidir. Bu tedavide amaç atağın dolayısı ile de migren ağrısının gelmesini engellemek, ağrısız bir yaşam sürmektir.

Gerilim başağrısı, migren, küme, paroksismal hemikranya gibi birincil bir baş ağrınız varsa nörolog muayenesi ve görüşü çok önemlidir

Migren Baş Ağrısının Belirtileri

Baş ağrısı toplumun yaklaşık %80’ine yakın bir bölümünde görülen ve en sık rastlanan nörolojik hastalıktır.

Diğer videolar için buradan videolar sayfasına gidebilirsiniz. Tüm videolar için Youtube kanalımızı ziyaret ediniz.

Ocak 9, 2021

Covid-19 Baş ağrısı ve Felç gibi Nörolojik hastalıklara neden olabilir

Covid-19 bedenimizde bir çok sistemi etkilediği gibi beyin, omurilik, kol ve bacaklarımızdaki sinirleri de etkiler. Nörolojik olarak oldukça sık belirtilere neden olan Covid-19 hastaların yaklaşık yarısında baş ağrısına, %25’inde nöropatik ağrı dediğimiz ağrı tipine yol açar.

Bu hastalığın ilk belirtilerinden biri olan baş ağrısı hastalık belirtileri başladıktan sonra ki 2. günde ortaya çıkabilir. Yani, baş ağrısı ilk olarak ortaya çıkabilen Covid-19 belirtilerinden birisidir. Nörolojik bir belirti olan baş ağrısının bugün için nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor. Ancak, virüsün neden olduğu inflamatuar süreçler sonucu ortaya çıkan kimyasal maddelerin beyine geçerek burada baş ağrısına neden olabilecek mekanizmaları tetiklediği düşünülmektedir. Çok yeni bazı bilgiler Covid-19’a neden olan virüsün doğrudan beyine de geçebileceğini göstermekle birlikte henüz kesin olarak kanıtlanamamıştır.

Diğer çok önemli bir nörolojik hastalık da beyin damarlarının tıkanması ve beyin kanamasıdır. Koronavirüs beyin damarlarında hem tıkanmaya hem de yırtılmaya neden olabilir. Her iki durumda da felç tablosu ortaya çıkar ve yaşamsal tehlike arz edebilir.

Kol ve bacaklarda ki sinirleri de tutabilen Covid-19 Guillan-Barre Sendromu dediğimiz kol ve bacaklarda güçsüzlükle giden bir hastalığa neden olabilir. Guillain-Barre Sendromu bacaklardan başlayan, kollara yayılan ve hızlı gelişen güçsüzlükle ortaya çıkar. Genellikle iyi seyirli olsa da nadiren çok ciddi boyutlara ulaşabilir.

Sık ve tehlikeli diyebileceğimiz nörolojik hastalıklara neden olabilen Covid-19’dan korunmak için temizlik, maske ve mesafeye dikkat edilmelidir. Aşı kullanıma girdikten sonra ise aşı olma bizi yüksek oranda Covid-19’a yakalanmaktan koruyacaktır.

Aralık 16, 2020

Okrelizumab Tedavisi Artık 2 Saatte Verilebilecek

Amerikan ilaç dairesi (FDA) Relapsing ve primer progresif MS tedavisinde kullanılan Okrelizumab etken maddeli ilacın 2 saatte verilen hızlı infuzyon formunu onayladı. Daha önce 2.5 saatte verilen ilaç artık 2 saatte verilebilecek ve bu hastaların yaşam kalitesini arttıracak. Daha önce Okrelizumab kullanan ve alerjik bir yan etki görülmeyen hastalarda kısa süreli infuzyon formu kullanılabilecek.

Aralık 16, 2020

Giyilebilir Cihaz Epilepsi Nöbetini Tanıyabiliyor

Akıllı saatler gibi bileğe takılabilen cihaz alıcıları vasıtası ile kalp ritmini, vücut ısısını, terlemeyi ve hareketleri algılayıp analiz ederek doğru bir şekilde nöbet tanısını koyabilecekler. Böylece gerçek ve doğru olarak nöbetler hekime bildirilerek daha doğru bir tedavi imkanı elde edilebilecek.
Şimdiye dek bu tip nöbet tanı ve takibi hasta ve yakınlarının bildirimi, video kaydı veya hastaneye yatarak sürekli video EEG kaydı ile yapılabiliyordu. Bu yöntemle çok daha hızlı, doğru ve hastaneye yatmadan nöbet tanı ve takibi yapılabilecek.